Nurdan Haber

Vehhabilik -6

Vehhabilik -6
18 Şubat 2019 - 7:07

Nurdanhaber – Mehmet Nuri Turan

Birinci Suud Devleti;

Muhammed Bin Abdülvehhab Uyeyne’den çıkartılınca Diriye’ye gitmiş ve bir aşiret lideri konumundaki Muhammed b. Suud’un himayesi altına girmişti. Bu iki insan arasında 1744 ylında siyasi bir sözleşme gerçekleşti. İslami prensipleri esas alan bir devleti ikame etmek, bu devletin gücünü kullanmak suretiyle Arabistan’daki “müşrik” ve “bid’atçı” unsurları ortadan kaldırmak, halka “sahih tevhit” inancını kabul ettirmek ve bütün bunları gerçekleştirmek için güç birliğine gitmek, söz konusu sözleşmenin temellerini oluşturuyordu. Bu “tecdid” kampanyasının dini lideri olan İbn Abdülvehhab, meşru bir siyasi lider saydığı Muhammed b. Suud’a bey’at etmekte, o da buna karşılık İbn Abdülvehhabın dini daveti için gerekli olan siyasi ve askeri gücü temin etme görevini üstlenmekteydi. Suudi aşiretinin merkezi olan Diriye’de aktedilen bu antlaşma, meyvelerini kısa zamanda verdi ve Muhammed b. Suud’un ölüm tarihi olan 1765 yılına kadar, neredeyse bütün Necd Suudilerin denetimi altına girdi. Vehhabi inanç ve pratikler bu kampanya sayesinde Necd’in bedevi kabileleri arasında çok sayıda taraftar kazandı.

Muhammed Bin Abdülvehhab’ın Suudiler ile olan ittifakı, babasının yerine geçen Abdülaziz bin Muhammed’in döneminde de devam etti. Cihad ismi verilen askeri operasyonlarda gasp edilen, “ganimetlerin” beşte birini kendine ayırması, geri kalanını ise muharipler arasında paylaştırması, Abdülaziz’in faaliyetlerine çekicilik kazandırdı. Gönüllü Vehhabi askerlerin sayısındaki büyük artışla birlikte kuvvet kazanan Suudi Devleti, Necd bölgesinin sınırlarını zorlamaya başladı. Bu dönemin Necd dışında gelişen ilk önemli hadisesi, Vehhabi kuvvetlerinin 13 Mayıs 1802’de Kerbela’ya düzenledikleri baskındır. Gadir Hum kutlama törenlerine rast getirilen bu baskında iki binden fazla şiinin öldürüldüğü bildirilmektedir. Abdulazizin oğlu Suud liderliğindeki vehhabiler, Hz. Hüseyin’in türbesi içindeki altın ve gümüş süsleme eşyaları alarak Dir’iyeye geri döndüler. (10-Said, Emin, Tarihud Devletis-Suudiyye,Riyad,s.62) Bu baskının peşinden vehhabiler Suriye’ye yöneldiler. Şam, kısa süre de olsa bir dönem Vehhabi işgali altında kaldı.

Vehhabilerin ertesi yıldaki hedefleri Hicaz oldu. Aslında Vehhabilerin Hicaz’a olan ilgileri daha önceki tarihlere dayanmaktadır.1733 de Muhammed Bin Abdülvehhab otuz kişilik bir heyeti Mekke emiri Mesud b. Said’e göndererek vehhabilerin toplu olarak hac yapabilmeleri hususunda talepte bulunmuştu. Davet maksatlı olarak yapılmak istenen bu hac ziyareti, Mesud b. Said’in ve Hicaz ulemasının çabalarıyla önlendi. 1790 yılında ise Vehhabiler, Hicaz’ı ele geçirme amacıyla ilk askeri harekatı gerçekleştirdiler. Mekke Şerifi Galib’in Taif ve Mekke’de aldığı askeri tedbirlerle Vehhabilerin bu girişimlerinin önüne geçilmiş oldu. 1803 yılında Abdülaziz, oğlu Suud’u Hicazın fethiyle görevlendirdi. Vehhabiler şiddetli çatışmalar neticesinde 18 Şubat 1803’de Taif şehrini ele geçirdiler. Çok sayda Taifli öldürüldü ve malları talan edildi. Türbe ve mezarlar tahrip edildi. Abdullah bin Abbas (RA)’ın türbesi de yıkılan binalar arasındaydı. Mekke ise, 30 Nisan 1803 günü Vehhabilerin eline geçti. İhram giyerek şehre giren Abdülaziz’e şehrin ileri gelenleri ve halk katilama uğramamak için bey’at etti. Başta Hz. Hatice’nin evi olmak üzere ileri gelen sahabilere ait oldukları bilinen hatıra olarak korunan evler yıkıldı. Birkaç gün Mekke’de kalan Abdülaziz, ikiyüz kadar adamını Mekke’nin korunması ile görevlendirerek Cidde’ye geçti. Bu fırsattan yararlanan Mekke Serifi Galib, yirmibeş gün kuşatmadan sonra Mekke’yi geri aldı. Necde geri dönmek zorunda kalan Abdulaziz ise, Kerbelada katlettiği mezhepdaşlarının intikamını almak için Diriyeye gelen bir şii tarafından 4 kasım 1803 günü sırtından bıçaklanarak öldürüldü.

Abdulazizin yerine geçen Suud, 1805 haziranda ordusuyla tekrar Hicaza gelerek Medineyi ele geçirdi. İnsanları mezhebine davet etti ve bu daveti kabul etmeyenlerin takibata maruz kalacaklarını ve öldürülebileceklerini halka ilan etti. Başta Baki kabristanındakiler olmak üzere şehirdeki türbeler ve mezar taşları yıkıldı. Hz. Peygamber’in türbesindeki tezyinat yağmalandı, değerli eşyalar gaspedildi. Ertesi yıl ise Vehhabiler Mekke’yi yeniden ele geçirdiler. Şerif Galib, Suud’a beyat edince Mekke’nin yönetimine dokunulmadı. Şehirde tütün kullanımı yasaklandı, kahvehaneler kapatılarak nargileler ve çalgı aletleri tahrip edildi. Bu dönemde Vehhabiler, kendi ana yurtları Necdden çıkmışlar, Osmanlı hakimiyeti altındaki Hicaz, Ahsa, hatta Suriye ve Irak içlerine kadar hakimiyetlerini genişletmişlerdi.

Arabistan’da olup bitenler,İstanbul’da nihayet büyük rahatszlığa sebep olmuştu. I. Mahmut, Ill. Mustafa, l. Abdülhamid ve Ill. Selim, İbn Abdülvehhab ve hareketinden haberdardılar. Fakat gerek iç karışıklıklar gerekse bazı ülkelerle olan savaş durumu nedeniyle bu padişahlar Vehhabi hareketi üzerine yeteri kadar gidemediler, daha doğrusu küçümsediler. Osmanlı emirname ve fetvalarında Hariciler veya İbaziler olarak vasfedilen Vehhabilerin Hicaz şehirlerini işgal etmeleri ve meşhur türbelerin tahribine kadar vardırdıkları icraatları, durumun sanıldığından çok daha vahim olduğunu göstermekteydi. Dönemin padişahı ll.Mahmut (1808-1839), Vehhabi meselesini çözmesi için Mısır valisi Mehmed Ali Paşa’yı görevlendirdi. Mehmed Ali Paşa, oğlu Tosun Paşayı Hicaz’ı geri almasi için bölgeye gönderdi.Tosun Paşa şiddetli çarpışmalar sonucunda 2 Aralık 1812’de Medine’yi, 23 Ocak 1813 de Mekke’yi, birkaç gün sonra da Taif’i Vehhabilerden geri alarak onların Necd’e çekilmelerini temin etti.

Suud b. Abdulaziz’in 1814’de ölmesi üzerine, Abdullah b. Suud babasının yerine devletin başına geçti. Diğer taraftan, Mısır ordusunun komutanı Tosun Paşa’nın ölümü üzerine,kardeşi İbrahim Paşa Arabistan operasyonun yeni komutanı oldu. İbrahim Paşa, Vehhabi meselesini kökten çözmek amacıyla ordusunu Necd’e sevketti ve Vehhabilerin başkenti Dir’iye’yi kuşatma altına aldı. Beş ay süren kuşatma sonunda 1818 yılı Nisan ayında Dir’iye düştü. Abdullah b. Suud yakalandı. İlk önce Mısır’a daha sonra da İstanbul’a gönderildi ve orada idam edildi. (11-Eyüp Sabri Paşa, Tarihi Vehabiyan, İstanbul,1992) Dir’iye’de bulunan Suud ailesinden çok sayıda kimse ile Vehhabi ulemasının ileri gelenleri de yakalandılar. Bazı Vehhabi alimleride idam edildi ise de çoğunluğa iyi davranıldı. İdam edilenler arasında İbn Abdülvehhabın torunu olan Diriye kadısı Süleyman b. Abdullah da yer almaktaydı. İdamdan önce Süleyman b. Abdullah’a vehhabilerin haram saydıkları müzik enstrümanlarının dinletildiği,ancak bundan sonra idam edildiği bazı kaynaklar tarafından bildirilmektedir. (12-E.Sirriyeh,”Wahhabis,Unbelievers and the Problems of Exclusivism, British Journal of Middle Eastern Studies Bulletin, 16 (1989), s.124) İbrahim Paşa tarafından mahalleleri,bahçe ve tarlaları ateşe verimek suretiyle Dir’iye’de iskan imkansiz hale getirildi. Necd’de tutunmanın zorluğunun farkında olan Osmanlı yönetimi, bundan sonra Ahsa eyaleti kasabalarndan Katife ve çevresine garnizonlar kurarak Vehhabi harekatını kontrol altında tutmak çalışmıştır.

Allaha emanet olun gelecek makalemiz ikinci Suud Devleti olacak inşallah.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )