Nurdan Haber

11.Bölüm – Deccal Gelecek!

11.Bölüm – Deccal Gelecek!
26 Nisan 2017 - 6:50

1.Bölüm; 2.Bölüm; 3.Bölüm; 4.Bölüm; 5.Bölüm; 6.Bölüm7.Bölüm; 8.Bölüm9.Bölüm; 10.Bölüm

DECCAL GELECEK!

11.Bölüm

Bizim teyzeyi  ziyarete gitmiştim. Bir süre sonra bir hanım arkadaşı geldi. Hocaymış. Sözü dine, imana getirdi, bana biraz nasihat etti.

Laf arasında, “Deccal diye bir adam gelecek” dedi. Deccal hakkında garip, işitilmedik şeyler anlattı.

Zihnimi bulandıran konuları ona sormak istedim, fakat sormadım. En iyisi konuyu Bilge’ye taşımaktı, ben de öyle yaptım.

“Bilge, deccal denilen bir adamdan söz ediyorlar. Gerçekten gelecek mi böyle bir adam?” dedim.

“Evet, deccal diye biri var. Bir sürü deccal var aslında. Her zamanda bulunmuş bunlar. Hadislere bakılırsa, dünyanın son zamanlarında iki tane olacak. Kıyamet kopmadan önce ortaya çıkacaklar. Belki de çıktılar da sen farkına varmadın!”

“Bak bu olabilir işte” dedim ve güldüm.

“Deccalların çıkışı kıyametin büyük alametlerinden. Peygamberimiz, kimi niteliklerini üstü kapalı bir biçimde bildiriyor, ümmetini uyarıyor. Bunlar, bozgunculuk yapacak, duru suyu bulandıracak, iyiyi kötüye bulayacak, güzeli çirkine katacak, insanları Allah yolundan uzaklaştırmak için çaba harcayacaklar. Dini yıkmak, yok etmek için ellerinden geleni yapacaklar.”

“Nasıl?”

“İşleri fitne, fesat, tahrip, yıkım, bozgunculuk olacak. Tek adamla başlayacak. Bir tohum olacak kendisi, onun fikirleri yayılacak. Zamanla taraftarları artacak, izinde gidenler çoğalacak. Bir manevi kişilik ortaya çıkacak. Deccaliyet gibi… Süfyaniyet gibi…”

“Hoca Hanım ‘Bir minare boyunda olacak’ falan dedi. Nasıl olabilir ki bu?”

“Manevi şahsiyetini, taraftarlarının gücünü, etki alanlarının büyüklüğünü ifade eden mecazi bir tanım. Hani kitaplarda grafikler var ya, onun gibi… Bir küçük ülkenin askerlerini grafikte normal bir adam kadar gösterirsek, bir büyük ülkenin askerlerinin grafikteki boyu minare gibi olur. Yani bir adamın belki otuz katı uzunlukta. Deccalın gücü de müminlerin gücüne oranla böyle olacak… Bu rivayetteki inceliği anlamayanlar minare boyunda bir adam bekliyorlar maalesef. Teşbihi hakikat sanmanın tipik örneklerinden biri.”

 

İKİ DECCAL

“İki deccal var, dedin. Farkı nedir bunların? Niye iki tane?”

“Biri, Müslümanlar arasından çıkacak. Münafık olacak. ‘Ben kâfirim’ demeyecek. Müslüman ismi taşıyacak. İnsanlar onu mümin sanacaklar. Münafıklıkla iş görecek… Müslümanlar arasında çıkan deccala ‘süfyan’ da denir. Süfyan ancak iman nuruyla tanınacak. Hakiki imanı elde edemeyenler ona aldanacak, severek tabi olacak, izinden gidecekler.”

“Ya öbür deccal?”

“Hıristiyanların arasından çıkacak. Tam anlamıyla tanrıtanımaz olacak. Felsefesini devlet eliyle yayacak. Kendini putlaştıracak. Düşünce dizgesini yapay bir din hâline getirecek. Küfrünü zorla kabul ettirecek…”

“Daha büyük görünüyor…”

“Bir bakıma öyle. Tesir alanı daha geniş. Dünyanın her yerinde has adamları, tabileri, uyduları, yoldaşları olacak. Cennete benzer eğlence yerleri, cehennemi hatırlatan zindanları bulunacak. Kendine uymayanları ya öldürtecek veya hapislere, sürgünlere gönderecek…”

“Hocanın tanımlarından biri de, deccalın elinin delik olacağıydı.”

“Evet, rivayette var. Fakat gerçekten eli delik birini bekleme… Bazı hadislerde edebi sanatlar kullanıyor Peygamberimiz…”

“Neden?”

“Nedeni, açıktan söylese imtihan sırrına aykırı olurdu. Herkes ister istemez inanmak zorunda kalırdı. Bir kinaye var bu sözde. Böyle ayet ve hadislerle karşılaşınca, akıl esas alınır, nakil tevil edilir.”

“Tevil de nedir?”

“Yani uygun bir mana ile yorumlanacak. Muhtemel manalarından biri tercih edilecek. Yorumu, bu alanın uzman bilginlerine bırakıyor Peygamberimiz.”

“Peki, nasıl tevil etmişler?”

“Yani, o adam müsrif olacak, israf edecek, elinde mal durmayacak, kendine uyanları da israfa alıştıracak. İktisat etmeyenler onun tuzağına düşecekler. İnsanların mal tutkusunu kullanarak onlara hükmedecek.”

“Belki de gelmiştir, demiştin. Gerçekten gelmiş midir?”

“Kim bilir! Şimdi ben, ‘Onlar gelip gittiler. Geride adamları kaldı’ desem ya inanmazsın ya da ha bire sorarsın ‘Kimdi onlar?’ diye.”

“Evet, sorardım.”

Yüzü tatlı bir tebessümle ışıldadı.

“Dedim ya, imanın nuruyla tanınacak o ve adamları. Söylediklerimi düşünürsen muhtemelen sen de anlarsın deccal kim, süfyan kim.”

Sonraki Bölüm: Mehdi ve İsa (a.s.)

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )