Nurdanhaber-Haber merkezi
RÖVANŞ
BU ŞEREFLİ MİLLET, 31 MART’IN RÖVANSINI ALDI.
Şükür ki aldı. Yoksa olacakları düşünemiyorum bile…
Sadece birkaç nokta ehemmiyetli.
“Milliyetimiz bir vücuttur. Aklı iman ve Kur’an, ruhu İslamiyet’tir.”
Millet derken bunu kastediyor ve anlıyoruz.
İkincisi; bu, adam değil “nadanlar”, bir adları “Halaskâran-ı Zabitan” olan İttihad ve Terakki Darbecilerinden on kat daha şerliler.
Çünkü, onlar ne Abdulhamid’i öldürmeye çalıştılar, ne Çırağan’ı veya Dolmabahçe’yı bombaladılar, ne Meclis-i Mebusan’a bomba attılar.
Ne de -yaklaşık-250 kişiyi katlettiler. Vurdukları insan sayısı bir elin parmakları kadar ya vardı, ya yoktu- karşılıklı elbet.
Gerçi darbe ekibinin uyduruk adı “Yurtta sulh” perdesi ile “Halaskaran-ı Zabitan”ın manası “yakın anlamlı” l ama “Hareket” ordusu martavalı ile “AKSİYON”un mânası birbirine ne kadar benziyor değil mi?
***
Tam bir kerâmet.
Şu ifadelerdeki “beraat-ı istihlal” kelimesinin “ SIZMALARDAN KURTULMA” kelamı ile “SIZINTI” İSMİ arasındaki benzerliği ne mânalı…
“ Yeni Hükumet-i meşrutamız mu’cize gibi doğduğu için, inşallah bir seneye kadar ( Beşikte çocukken konuşturulddu) nın sırrına mazhar olacağız.”
Şunu itiraf edeyim; – Şükür ki- başarısız darbe girişimini duyunca telaşlanan aileme:
“ Bütün ordu da Darbecilerin emrine girse, bu ŞEREFLİ millet emniyet güçleriyle beraber bu işi bitirir derken , aslında ben de –biraz- endişeliydim.
Ne zaman ki Cumhurbaşkanımız meydana çıkıp da Darbecilerin, FETÖ’nün adamları olduğunu açıklayınca, darbenin bastırılacağından yüzde yüz emin oldum. O ana kadar kılamadığım yatsıyı kılıp fırladım konvoya katılmaya.
Bu Haşhaşi mantıklılar belki intihar komandoluğuna girişebilirlerdi ama düzenli güçler karşısında değil, ufak bir silahlı cemiyet karşısında bile TUTUNAMAZlardı.
Öyle de olmadı mı?
***
“ Mütevekkilane, sabûrane tuttuğumuz otuz sene ramazan-ı sükutun sevabıdır ki, azabsız cennet-i terakki ve medeniyetin kapılarını bize açmıştır. Kanun-u Şeri’-i Esasi, hazin-i Cennet gibi bizi oralara duhula davet ediyor.”
(Hürriyet’e Hitap, Asar-ı Bed’iyye, s. 451)
Davet edilen neresi?
“ Kanun-u Şeri’-i Esasi, bizi oralara – yani meşrutiyet ve hürriyet-i şer’i ile meşveret-i şer’iye‘ye- davet ediyor.”
Peki bu “sızmaları” ve darbe heveslerini kırmanın çaresi ne?
“Duhûla davet edilen” cennet-misal mekânların esaslarını – hangi nam altında olursa olsun- HAYATA GEÇİRMEK.
“ Dinde müte’assıb” kişileri “Muhakeme-i akliyeden” koparmayacak “Zehra Medrese” ve eğitim müesselerini de elbet!