Nurdan Haber

Deizm çıkış yolu değildir

Deizm çıkış yolu değildir
25 Haziran 2018 - 17:06

Nurdan – Mehmet BİLEN

DEİZM ÇIKIŞ YOLU DEĞİL KAÇIŞ YOLUDUR

İnsanın nefsinde, kendini tüm otoritelerden kurtarmak ve sorumsuzca her istediğini yapabilmek gibi kuvvetli bir duygu vardır. Hatta bu duygu ergenlik çağında kendini açık bir şekilde gösterdiğinden kişi, ailesine karşı hırçınlaşabilmekte ve “Siz bana karışamazsınız.” gibi cümleler sarf edebilmektedir. Bu duygunun ergenlik çağındaki refleksi, kişiyi aileden kopmaya kadar götürebildiği gibi; hangi yaşta olursa olsun dininden de uzaklaşmaya sürükleyebilmektedir.

Evet, insanın davranışlarına müdahale edebilecek en başta ailesi ve Rabbidir. Rabbi ise bu müdahaleyi din vasıtasıyla yani peygamberler ve kitaplarla yapmaktadır. Ailesini dışlayarak veya uzak bir şehre herhangi bir nedenle gidip onlardan uzaklaşarak ya da en sonunda onların bu dünyadan göçmesiyle vs. bir şekilde müdahalelerinden kurtulabilen kişi, yaratıcıyı da devre dışı bırakmak amacıyla önce inkâra yönelir. Fakat yaratıcıyı inkâr etmek, şu düzenli ve sanatlı kâinatı tesadüfe vermek olacağından bu durumu aklına kabul ettiremez. O da, bir çıkar yol bulmak için tıpkı ana-babasına dediği gibi; “Yaratıcı yaratmış bırakmış, bize müdahale etmiyor” diyerek dini kurallardan bu şekilde kurtulabileceğini düşünür. Kuran bu duruma şöyle dikkat çeker; “ Onlar elçilere dediler ki; Rahman hiçbir şey indirmedi…”(36/15) Burada dikkat edilmesi gereken nokta; o zamanın putperest müşrikleri de kâinatta bir yaratıcının olması gerektiğine inanıyorlar, hatta vermiş olduğu nimetlerden dolayı onu “Rahman” olarak niteliyorlar ama iş, bu nimetlerin nasıl kullanılacağı ve bir hesabının olması gerektiği meselesine gelince nefislerini dinleyip akılları ile çelişiyorlar.

Hâlbuki kişi vicdanının sesini dinlese ve doğru bir akılla düşünse anne-babası onun kötülüğü için hiçbir şey istemeyeceğini, onun canını sıkmak veya bunaltmak amacında olmadıklarını sadece geleceğini düşünüp çalışması gerektiği ve zarar görmemesi için bazı şeylerden uzak kalmasının lüzumunu hatırlattıkları, bunu da tamamen iyi niyetle yaptıklarını bilir ve hisseder. Öyle de; insanı en güzel bir şekilde yaratan, onu nimetlerin en leziz, kokulu ve renkli tarzlarıyla besleyen, baharı bir demet çiçek ve yeryüzünü ona sofra kılan şefkatli bir yaratıcı; niye onu huzursuz etmek için uğraşsın ve ondan can sıkıcı, faydasız hatta zararlı bir şeyler istesin. İstediği veya yasakladığı şeyler elbette onun iyiliği içindir.

Hem akl-ı selim ile düşünen biri her yerde kuralların olması gerektiğini bilir. En basitinden eğlenmek amaçlı olan futbol oyunu veya sinema gösterisinde dahi kurallar olmasa ve isteyen istediği gibi davransa daha mı iyi eğlenilecektir. Elbette hayır; eğlenmeyi bırakın huzursuzluk çıkacak ve herkes “keşke gelmeseydim” diyecektir. Evet, kural sana yoksa başkasına da yoktur, başkası da istediği gibi davranabilir. O zaman sen de zarar görebilirsin ve bu mantıkla da hiçbir hak iddia edemezsin.

Kurallar olsun ama bu kuralları biz koyalım, yaratan akıl vermiş kendi kurallarımızı kendimiz koyabiliriz, denirse öncelikle şunu söylemek gerekir; eskiden mahalle aralarında top oynarken top kiminse kuralları o belirlerdi. Bir oyunda bile topa sahip olan kuralları koyabiliyorsa şu dünyada hiçbir şeyin sahibi olmayan ve ancak faydalanan insanoğlu hangi hakla kuralları sadece kendisinin koyabileceğini iddia ediyor. Hastanede hastalar, okulda öğrenciler genel kuralları belirleyemediği gibi dünyada da insanlar tüm kuralları koyamazlar. Olmazsa olmaz kuralları sadece o yerin sahibi koyar.

Hem yaratan o ise söz hakkı da ona aittir. Bu durum mantıken de böyledir. Çünkü yapan bilir, bilen konuşur. Yani bir şey hakkında konuşulacaksa o konu hakkında en iyi bilen konuşmalıdır ve en iyi bilen de elbette onu yapandır. Evet, insanoğluna konuşma yeteneği veren elbette kendi konuşmasıyla onlarla iletişime geçecek ve onlara bir kullanım kılavuzu niteliğinde ilahi vahiyler göndererek bu kâinatı niçin yarattığını bildirip rehberlik ettirecektir.

Ayrıca hangi akıllı insan ‘benim aklım her zaman doğru kararlar verebilir’ diye iddia edebilir ki. İnsan birçok defa “keşke yapmasaydım” diye hayıflandığı kararları kendi aklıyla almamış mıdır? Hem akıl karar almada ne kadar tarafsız olabilir. Acaba aldığı kararlara hiç mi hislerini karıştırmaz. Hem her akıl eşit derecede hakikati kavrayabilir mi ki herkes aklına uyup doğru yolu bulabilsin. Ayrıca başkalarının aklıyla alınmış ve benim uymam istenilen kararlar, acaba benim aklım ve vicdanım tarafından ne derecede kabul edilecektir? İşte tüm bunlar bizi şu sonuca götürmektedir: Tüm aklıların kabul edebileceği kuralların, aklı ve vicdanı yaratan tarafından konulması gerekir.

Kuralların yaratıcı tarafından konulması noktasında kişiyi deizme iten diğer bir neden ise Kuran ve Sünnet’teki bazı noktaları anlayamıyor ve aklına sığıştıramıyor olması veya bazı din adamlarının izah edememesi ve yanlış yorumlamalarıdır diyebiliriz. Gerçi bu neden diğer nedenin bir bahanesidir aslında. Yani; “ben her istediğimi yapıp hesap vermek istemiyorum” diyemediğinden, “bak bunlar hiç akla mantığa sığıyor mu?” diyerek inkârını temellendirmek ister. Hâlbuki bu kişi dinin kaynaklarına kendi küçük aklının ve ilminin ölçüleri ile baktığından ve niyetinde de zaten “nasıl bir yanlış bulurum” düşüncesi olduğundan özellikle Kuran’ın müteşabih denilen yani farklı anlamlar çıkarılabilen ayetlerini öne sürerek delil getirmeye çalışır. Allah bizi bu konuda şöyle uyarmıştır; “ O, sana kitabı indirendir. Onun bazı ayetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih ayetlerin peşine düşerler…(3/7)

Öyleyse yapılması gereken bu ayetlerin veya hadislerin peşine düşerek dinin yanlışlığını ispatlamaya çalışmak değil onları doğru anlamak için uğraşmak yani ilim ehline sormaktır. İslam âlimleri “Müşkili’l Kuran ve Müşkili’l Hadis” hakkında onlarca ciltlik eserler yazmışlardır. Bunlardan daha birinin kapağını açmadan toptancı bir anlayışla inkâr etmek, akla değil nefse uymak, çözüm değil kaçış yolunu tutmaktır.

Dînî eğitim veren aile ve kurumlardaki kişilerin, söylediklerini temsil edecek bir şekilde hayat sürmemeleri, sözleri ile davranışlarının çelişkili olması da bazı gençlerde; “Eğer bu dinin bir faydası olsaydı önce anne-babama ve bu din adamlarına yararı olurdu.” düşüncesini uyandırmakta ve dinden yüz çevirmelere sebebiyet vermektedir.

Hâlbuki bir şeyin kullanılmaması faydasız olduğunu göstermez. Çünkü daha kullanılmamıştır ki nasıl faydasız olduğunu bileceğiz. Bu dini anlatanlar bu dine uygun bir hayat yaşamıyorlar yani kullanmıyorlar diye eksikliği dinde aramak ne kadar mantıklı ve doğru bir karardır acaba! Hem bu mantığa göre anne-babamızın okula gittiği halde ders çalışmadıklarından dolayı bir iş bulamamalarına bakıp; “okul faydasız, faydası olsaydı önce onlara olurdu, boş ver okulu” diyen var mıdır? Veya zengin biri parasını insanlığın hayrına harcamıyor diye zenginliğin kötü bir şey olduğunu söyleyen ve para kazanmaktan vazgeçen var mıdır? Demek ki bu kötü örnekler genellenmemeli, sadece o kişilerle sınırlı kalmalı, böylece doğru akla ve sâlim vicdana uygun olana yanaşılmalıdır.

Sonuç olarak deizm, ne salim bir vicdanın sesi ne de doğru bir aklın düşüncesidir. Minareyi çalan kişinin hazırladığı kılıftan öte bir şey değildir. Çıkar yol ise kişinin kendisini tanıması, eksikliklerini bilmesi, suçu ve kusuru kendisinde aramasıdır. Bu konuda son söz Âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir: “Onlar, Allah’ı ve peygamberlerini inkâr ederler, Allah’a inanıp da peygamberlerine inanmayarak Allah ile peygamberlerin arasını ayırmak isterler.(Peygamberlerin) “Kimine inanırız, kimini inkâr ederiz” derler. Bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isterler. İşte onlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” (4/150-151)

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )