Nurdan Haber

Risale-i Nur’da Genelleme ve İzafiyet

Risale-i Nur’da Genelleme ve İzafiyet
09 Mart 2018 - 7:38

 

RİSALE-İ NUR’DA GENELLEME VE İZAFİYET1

ÖZET

İnsanlık da bir insan gibi değişik aşamalardan geçmekte ve olgunluğa doğru yol almaktadır. Vahşilikten başlayıp kölelikle devam eden bu gelişim süreci, günümüzde bireyi esas alan kişisel hak ve hürriyetlerde karar kılmıştır. Her değişim dalgası insanların kontrolü dışında kendi değerler sepetiyle beraber gelir ve miadı dolmuş eski değerleri tedavülden kaldırır. Bediüzzaman yükselen değerleri çok iyi okumuş ve kuvvetle esen değişim rüzgarlarını karşısına değil arkasına almıştır. Bediüzzaman, geçmişi geleceğe taşıma gayretlerini imkânsızı taleb olarak görmüş ve genel akıma karşı hareket edenlerin yok olup silineceğini ifade etmiştir. Bediüzzaman olaylara her zaman gerçek bir realist olarak yaklaşmıştır. Zamanı ve değişen şartları doğru algılamış ve hareketlerini hayale değil gerçek zaman ve zemine bina etmiştir.

Dünyada çoğu gerçeklik izafidir; yani içinde bulunulan şartlara bağlıdır. Şartlar değişince hüküm de değişir ve birçok doğru yanlış oluverir. Muktezayı hali yani halin gereklerini ve gerçeklerini dikkate almadan sadece geçmişteki benzer olayları referans alarak hüküm vermek ezberciliktir. Bu, herşeyin başdöndürücü bir hızla değiştiği çağımızda daha da böyledir. O yüzden, değişen şartların ilim ışığında akıl ve mantık mizanlarıyla hassasiyetle muhakeme edildiği etkin bir değerlendirme mekânizması geliştirmek artık bir gereklilik olmuştur. Herşeyin içiçe girip gittikçe daha karmaşık bir hal aldığı ve çok yönlü olduğu çağımızda genellemelerden kaçınmak gerekmektedir. Yoksa, içinde irili ufaklı adacıkların bulunduğu sığ sularda, devamlı manevra yapmak yerine açık denizlerdeki gibi doğru bir çizgide hareket eden bir gemi gibi, limana ulaşmak yerine karaya oturmak tehlikesi vardır. Bediüzzaman nazarları zamanın değerlerini ve şartlarını yansıtan kabuktan değişmeyen öze çevirir ve muhakemeyi bir terazi yaparak soyut hakikatlara zamana uygun elbiseler giydirir. Risale-i Nur’u zamanın tefsiri yapan temel özelliklerden biri budur.

GİRİŞ

Albert Einstein’ın 1905’te yayınlanan özel izafiyet ve 1915’te yayınlanan genel izafiyet teorileri, fizik bilimindeki temel anlayışı değiştirdi ve klasik Newton fiziğini kökünden sarstı. Einstein’e göre madde enerjinin bir şekliydi ve madde ile enerji meşhur E = mc2 formülüne göre birbirine dönüşebiliyordu. Ayrıca, mekândan bağımsız ‘mutlak’ bir boyut olduğu zannedilen ve evrenin her yerinde aynı değere sahip olduğu düşünülen zamanın izafi bir kavram olduğu ve hıza bağlı olarak değiştiği ortaya çıktı. İzafiyet teorisinin, 29 Mayıs 1919’daki güneş tutulması verileri ışığında Cambridge Gözlemevi direktörü Arthur Eddington tarafından teyid edilmesinin ardından medyada geniş yer bulan ve zihinlerde yankılanan izafiyet kavramı, fizikle beraber sanattan felsefeye birçok alanda da yeni gerçeklik algısıyla ilişkilendirildi.

İzafiyet teorisinin teyidinden sonraki ilk 6 yıl içinde, çoğunluğu fizikçi bile olmayan kişiler tarafından (Bertrand Russell gibi felsefeciler dahil) izafiyetle ilgili 600’ü aşkın kitap ve makale yazıldı. Yaşanan zihinsel dönüşüm sonucu, zaman ve mekân ile beraber, bilimsel gerçeklerden moral değerlere kadar tedavüldeki birçok ‘mutlak doğru’ sorgulanmaya başladı. Gerçi vakumdaki ışık hızı zaman ve mekândan ve hatta gözlemcinin hızından bağımsız olarak sabit idi. Ancak bu tür istisnalar, ‘herşey izafidir’ kavramının zihinlerde kalıcı olarak yer tutmasına engel olamadı.

Isaac Newton’un 1687’de yayınladığı meşhur hareket kanunları, bilim ve sanayi devrimlerinin lokomotifliğini yaptı ve determinizmin felsefik altyapısını oluşturdu. Ancak 20. asrın başlarında Newton’un efsanevi kanunlarının da atomaltı boyutlarda ve de çok yüksek hızlarda geçersiz olduğu ortaya çıktı. Atomaltı dünyada parçacıkların bir anda çok yerde olmasının gözlenmesi ve zaman ve mekân kavramlarının çökmesi, fizikte yeni bir şok dalgası yarattı. Ortaya konan Kuantum teorisi ve dayandığı belirsizlik prensibi, fizik anlayışımızın temelinden değişmesine ve atomüstü alemde ışık hızına nisbeten düşük olan hızlarda hala geçerli olan Newton mekâniğinin birçok temel kavramının müzeye kaldırılmasına sebep oldu. Bugün atomaltı mikro alemde Kuantum teorisinin, atomüstü makro alemde izafiyet teorisinin hükmetmesi ve tüm fizik aleminde geçerli olan bir teorinin olmaması, genelleme konusunda da insanları temkinli davranmaya zorlamaktadır. Mark Twain’e atfedilen ‘Her genelleme yanlıştır, bu da dahil’ sözü de bu gerçekliği veciz bir şekilde ifade etmektedir.

Hayatın oldukça basit ve otoritelere güvenin kuvvetli olduğu çağlarda, genel kabul görmüş doğruları genelleyerek oluşturulan bir çerçeve içinde homojen bir toplum olarak yaşamak mümkün idi. Ancak hayatın son derece karmaşık ve değişken olduğu ve herşeyin inceden inceye sorgulanıp irdelendiği birey merkezli bu hürriyet çağında, içinde bulunulan duruma en uygun doğruları bulmak ciddi bir bilgi ve beceri gerektirmektedir. Bir doğruyu, genellikle doğru bile olsa, her duruma uygulamak ezberciliktir ki ciddi zararlara yol açabilir. Zaman ve zamanın hükümleri değiştikçe, dünün doğruları bugün yanlış olabilmektedir. Akıl ve hikmet, içinde bulunulan durumu irdelemeyi ve halin gereklerine uygun hareket etmeyi gerektirir. Zira doğruların büyük çoğunluğu mutlak değil izafidir, toplumdan topluma, asırdan asıra ve hatta durumdan duruma değişebilir. Herşeyin hızla değiştiği çağımızda basitçi bir yaklaşımla tüm zaman ve zeminde geçerli olacak tek doğrulu bir sistem oluşturmaya kalkmak, akıntıya karşı kürek çekmek ve imkânsızı talep etmektir.

Kendi kendine öğrenme ve hayatboyu öğrenme son zamanlarda tüm dünyada öne çıkan ve Bologna Süreci kapsamında yaygınlaşan değerler arasındadır. Risale-i Nur bireysel ve birlikte mütalaa yoluyla kendi kendine öğrenme ve bunu hayat boyu sürdürme kültürünü 1930’larda başlatmış ve 7’den 70’e herkesi talebe yaparak informal din eğitiminde yeni bir ekol oluşturmuştur. Bunu da kişisel hak ve hürriyetler zemininde bireylerin hür iradelerine saygı içinde yapmıştır.

Yenilikçilik (tecdid) anlamında Bediüzzaman Said Nursi ile dünyayı kişisel bilgisayarla tanıştıran Apple firmasının kurucusu Steve Jobs arasında yakın bir paralellik vardır. 1970’li yıllarda bilgisayarlar ancak programlama dilini çok iyi bilen uzmanlar tarafından kullanılabilirdi ve sıradan bir vatandaşın bilgisayar kullanarak hayatına teknolojiyi katması söz konusu değildi. Ancak Steve Jobs’ın sembollere dayanan yaklaşımı sonucu bugün 7’den 70’e herkes kişisel bilgisayar kullanabilmekte ve eskiden ancak uzman programcıların yapabildiği karmaşık işleri bir çırpıda yapabilmektedir. Yani Steve Jobs sayesinde teknoloji herkes için ‘erişilebilir’ bir hale gelmiştir. Benzer şekilde, Bediüzzaman eskiden hakikatına 15 yılda ulaşılabilen iman ilimlerinin 15 haftada tahsil edilebileceği ve bir yılda ciddi bir alim olunabileceği selametli bir metod geliştirmiş, ve zamanımız insanının kısa zamanda eski alimlerin anlayış seviyesine erişebileceği bir yol açmıştır:

Risale-i Nur 15 senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikîyi 15 haftada ve bazılara 15 günde kazandırdığını, yirmi senede, yirmi bin zât tecrübeleriyle şehadet ederler.”2 

Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. 3

Artık din bireyselleşmiş ve harikalar asrında yaşamaya uygun olarak, sıradan insanlar Risale-i Nur ışığında dikkatli gözlem ve akıl yürütme yoluyla din ve iman hakikatlarını anlamanın şahikalarına ulaşma imkânı bulmuşlardır. Teknolojik gelişmeler gibi, dinȋ anlayıştaki gelişmeler de insanların hayatlarının bir parçası olmuştur. Risale-i Nur, Kur’an’ın nuranȋ hakikatlerini muhakeme ve temsiller yoluyla gözle görünür hale getirirken, her varlık ve olayın görünen yüzünün arkasındaki görünmeyen nuranȋ kudret, hikmet ve rahmet elini akıl gözüne gösterir. Görünen ve görünmeyen alemler arasında muhkem köprüler kurup, alem-i şehadeti alem-i gaybın ekranlarına çevirir. Fenleri imana merdiven yapar. Risale-i Nur, materyalizm vebasına maruz kalmış, aklı ve kalbi karışık ve zamanı dar çağımız insanı için Kur’an güneşine direk bağlanan nurani bir köprü görevi görmektedir.

Hukuk sistemleri zaman içinde o kadar karmaşık bir hale gelir ki Anayasa ve onun arkasındaki kurucu irade görülmez olur. Normal bir vatandaş yıllarını harcayıp kanunları, içtihatları, yönetmelikleri, vs. öğrenemeyeceği için, Avukata bağımlı bir hukuk sistemi oluştu. Sistem ‘şekilci’ bir hal aldı ve özdeğerlerden koptu. Dini literatür de zaman içinde öyle devasa ve karmaşık bir hale geldi ki Kur’an ve onun arkasındaki ilahi irade görünmez oldu. Günümüz insanı yıllarını harcayıp tefsir, hadis, akaid, ilmihal vs öğrenemeyeceği için, din adamlarına bağımlı ve taklide dayalı şekilci bir sistem oluştu. Kitaplar, arkasında Kur’an’ı göstereceğine Kur’an’a perde oldu. Ve çok defa Kur’an siyasete payanda edildi. Risale-i Nur, din ile dinin bânisi arasındaki hattı tekrar tesis ve tecdid etmiştir.

Bediüzzaman’ın dinde öz ile kabuk ayrımı, antik çağ bilim insanı Arşimet’i anımsatmaktadır. Altın mücevher, karışımındaki gümüş ve bakır oranına bağlı olarak, sarı, beyaz, kırmızı veya yeşil olabilir. Arşimet, Kral Hiero’nun tacının saf altın olup olmadığını bulmaya çalışırken suyun kaldırma kuvvetini ifade eden Arşimet Prensibini keşfetti ve tacın hileli yapıldığını ispat etti. Bediüzzaman da akıl ve mantığa dayalı muhkem prensipler ortaya koyup onları mihenk olarak kullanarak, som altın gibi olan İslam’ın özünü, zamanla içine karışmış bakır mahiyetindeki zaman ve mekânın dahlinden kaynaklanan anlayışlardan ayıkladı. Tüm meseleleri bir mizan içinde yerli yerine oturttu. Yeni durumları değerlendirmek için de temel esasları net olarak vazetti.

Bediüzzaman, dine bakış ve yaklaşımda mutat bir gelişim sağlamaktan çok öte asra uygun bir dönüşüm gerçekleştirmiştir ki onu müceddid yapan nitelik de budur. Risale-i Nur, konuları hadis, tefsir, kelam, siyer ve fıkıh gibi dallara ayırmadan ilgili tüm alanları mezcederek bir bütünlük içinde vermiştir. Risale-i Nurun genel muhatabı havas değil avamdır ve zihni hazımsızlığa sebep olan karmaşıklıklardan süzülmüş hakikatler hazmı kolay nafi bir süt kıvamında zihinlerin idrakine sunulmuştur. Ancak basit zihinlerin bile kolaylıkla hazmedebileceği seviyede sunulmuş hakikatların derinliği müdakkik havassın da ciddi ilgisini cezbetmiştir.

1 Bu makalenin ilk versiyonu, 10-12 Mayıs 2013’de Harran Üniversitesi, Tecdid Sempozyumunda sunulmuştur.
2 Nursi, B. S., Kastamonu Lahikası, s. 84, www.sorularlarisale.com.
3 Nursi, B. S., Lem’alar, 21. Lem’a, Envar Neşriyat, İstanbul, 1998, s. 167.
 

Prof. Dr. Yunus Çengel

University of Nevada, Reno (ABD)

yunus.cengel@yahoo.com

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )